Ereğli Mutlu Son Hizmeti Ebru

Ereğli Mutlu Son

Ereğli Mutlu Son Jack, bıçağıyla domuzu gelişigüzel kesiyordu. Domuzun

bütününü bir kazıkla ateşin üstünde tutmaya çalıştılar. Fakat

domuz pişmeden, kazık yanıveriyordu. Sonucunda, şiş şeklinde

kullandıkları dallara minik et parçalarını geçirip, ateşe

tuttular. Fakat domuz etinden fazla, çocuklar pişiyordu genede.

Ralph’ın ağzı sulanmıştı. Niyeti eti kabul etmemekti. Fakat

son zamanlarda ancak meyve, hindistancevizi, arada sırada

bir yengeç ya da bir balık yediği için, domuz etine karşı

koyacak gücü yoktu. Yarı çiğ bir et parçasını kabul etti; aç

kurt şeklinde kemirdi.

Domuzcuk’un da salyaları akıyordu:

“Bana vermeyecek misiniz hiç?”

Jack, kendi gücünü göstermek amacıyla, Domuzcuk’u bu

mevzuda askıda bırakmaya niyetlenmişti. Fakat Domuzcuk,

açıkça et isteyerek Jack’ı daha zalimce davranmaya zorladı:

“Sen ava gitmedin.”

Domuzcuk, ağzı sulana sulana “Ralph da ava gitmedi,

Simon evet,

” dedi. Sonrasında açıkladı: “Bir meteliklik et yoktur bir

yengecin içinde.”

Ralph, tedirgin tedirgin kıpırdadı. İkizlerle Domuzcuk’un

arasında oturan Simon, ağzını sildi; kendi et parçasını

kayaların üstünden Domuzcuk’a doğru itti. Domuzcuk, eti

kapıverdi. İkizler kıkır kıkır güldüler. Utanan Simon, başını

eğdi.

Ereğli Mutlu Son

Derken ayağa fırlayan Jack, domuzdan koskocaman bir

parça kesti, Simon’un ayaklarının dibine fırlattı:

“Ye! Allah kahretsin seni!”

Öfkeyle, dik dik bakıyordu Simon’a:

“Şuna!”

Jack, şaşırıp kalan çocukların içinde, hızla döndü:

“Et buldum sizlere!”

Çektiği sayısız ve dile gelmez acılar yüzünden, Jack’ın

öfkesi, bir tabiat enerjisinin kudurması gibi dehşet uyandırıyordu

çocuklarda:

“Yüzümü boyadım… Usulcacık gittim. Şimdi yiyorsunuz…

Hepiniz… Oysa ben…”

Dağın doruğunda sessizlik ağır ağır öyle bir yoğunlaştı ki,

ateşin çıtırtısını, domuzun yumuşak bir çıtırtıyla kızarmasını

açık seçik duydular. Jack, çevreına bakınıp anlayış istedi; ama

sadece saygı gördü çevresindekilerden. Ralph, eskiden işaret

veren ateşin külleri ortasında, eli et dolu, bir şey söylemeden

duruyordu.

Nihayetinde Maurice bozdu sessizliği. Lafı değiştirdi;

çocukların çoğunluğunu tekrar bir araya getirebilecek tek

konuya geçti:

“Domuzu nerede buldunuz?”

Roger eliyle, dağın çocuklara dost olmayan yamacını

gösterdi:

“Oralardaydılar… Deniz kıyısında.”

Toparlanan Jack, kendi öyküsünü başkasının anlatmasına

katlanamadı. Derhal araya girdi:

“Etrafa yayıldık. Ben ellerim yerde, dört oturmadannde

ilerledim. Kancaları olmadığı için, mızraklar domuzların

sırtında kalmıyordu. Bu domuz kaçtı, feci bağlarırıyordu…”

“sonra geri döndü, bizim çemberin içine girdi kanaya